Ocak 27, 2013

Keskin Bıçak ~ Philip Pullman


Sıra geldi Karanlık Cevher Dizisi'nin ikinci kitabı Keskin Bıçak'a. Kuzey Işıkları yorumunda da söylemiş olduğum gibi Keskin Bıçak ilk kitabın kaldığı yerden devam etme ve bize yeni olayları idrak etmeye çalışırken zaman kaybettirmeme özelliğine sahip. Keskin Bıçak'ın ilk sayfaları, Kuzey Işıkları'nın sonunda Lyra'nın gökyüzünde asılı duran şehre, Roger yardımıyla kurulan köprüden ulaşması ile biten son satırlarının yeni paragrafı adeta.

Ocak 25, 2013

Kuzey Işıkları ~ Philip Pullman

Bu yorum bloğumun henüz hazırlık aşamasını tamamlamadığı bu günlerde ilgilenmekten geri durmamış Fehiman Neşe'ye ithaf edilmiştir.



Bir seriye dokunacak bu kez yazdıklarım. Bir Solukta Okunanlar'da ismi yer alan Philip Pullman'ın kalemiyle oluşmuş Karanlık Cevher Dizisi'ne. Dizi üç kitaptan oluşuyor. İlk kitap olan Kuzey Işıkları Altın Pusula adıyla beyazperdeye uyarlanmıştı. Kuzey Işıkları'nın devam kitaplarını Keskin Bıçak ve Kehribar Dürbün oluşturuyor.

Kuzey Işıkları akıcılığı ve sürükleyiciliği ile size geçirecek iyi vakitler vaat ediyor. Eğer benim gibi fantastiği realiteden sıyrılmak, daha çok oralara ait olduğunuzu bildiğiniz için orada bulunmanız gereken evreni tüm detaylarıyla hissetmek için okuyorsanız, 516 sayfalık bu macera bir günde bitmeyecektir. Yazarın hiç sıkmayan o kadar güzel bir anlatımı var ki tadı biraz daha çıksın, her satırı sindireyim derken tüm sürükleyiciliğe karşın kitabın arka kapağını üç, belki dördüncü gün kapatabiliyorsunuz.

Ocak 21, 2013

Odd ve Ayaz Devleri ~ Neil Gaiman


Odd ve Ayaz Devleri raflardaki yerini Perşembe günü aldı; ben de gittim onu raftan aldım. İsim Neil Gaiman olur da ben kurtlanmadan durabilir miyim?! Nasıl bir yorum olması gerektiği konusunda kararsızım, açıkçası. "Gaiman ne yazsa okunur," düşüncesi ile alelacele edindim ama ne kadar tatmin oldum/oldum mu, emin değilim.

Elbette, Gaiman-severlere "Nereden de aldım, parama yazık!" dedirtecek satırlar değil; fakat doyurucu bir kitap olmadığı konusunda okuyacak çok kişiyle hemfikir olacağımızı düşünüyorum. Öncelikle fizikî nedenlerden ötürü doymadım: Odd ve Ayaz Devleri yalnızca 96 sayfadan ibaret! Tadımlık desek yeridir yani. Bunun dışında hitap ettiği yaş kitlesini oldukça fazla düşürmüş bu kez Gaiman. Mezarlık Kitabı -hattâ daha net bir örnekle- Koralin'de Neil Gaiman çocuklara sunduğu kurgularla bizleri de doyurabiliyordu, bize de hitap ediyordu. Odd ve Ayaz Devleri'nde bu durum söz konusu dahi değil.

Şöyle çat pat içerikten bahsedeyim diyorum; beş cümle kursam size kitabı aldıracak herhangi bir merak unsuru kalmayacak. Öyle altı doldurulmamış olaylardan oluşmuş ki Odd ve Ayaz Devleri, her şey o kadar anî ve pat diye olup bitiyor ki... Tıpkı çocuk masalları gibi. Hoş kitap zaten öyle; ben kendi adıma Gaiman'ın bütün kitaplarını yutmuş ve ona aç biri olarak beklentimi yüksek tutmuştum.

Ne yapalım, konuya geçelim:

Ocak 19, 2013

Kıyamet Gösterisi ~ Neil Gaiman - Terry Pratchett


Hayli yoğun geçen final haftasının sonunda kendime ayırmaktan başka hiçbir planımın olmadığı bir buçuk aylık zaman geldi çattı! Tatilin bu ilk günü coşkusunu Kıyamet Gösterisi ile başlatmak gerektiğini düşündüm. Yoğun sınav günlerinden, çalışma ortamından kısa bir süreliğine kurtulmuş ve nefes almak için kitap okumaya ihtiyaç duyan herkes için şahane bir alternatif, Neil Gaiman ve Terry Pratchett'ın ortak mahsulü olan Kıyamet Gösterisi.

Orjinal adı Good Omens olan kitap yurt dışında yayınlandığında hayli ses getirdi. İthaki kitabı Kıyamet Gösterisi adıyla basmadan önce kitap Salyangoz Yayınları'ndan Bir Kıyamet Gösterisi adıyla çıkmıştı; okumuş olanlar yanılmasınlar efendim.

Arka kapakta şunlar yazıyor:

"1655 yılında yazılmış ve şimdiye kadarki en doğru kehanet kitabı olan Cadı Agnes Çatlak'ın Dakîk ve Kat'î Kehanetleri'ne göre, Cumartesi günü dünyanın sonu. Önümüzdeki Cumartesi. Akşam yemeğinden hemen önce. İyilik ve Kötülük orduları toplanıyorlar. Her şey Büyük Plan'a uygun ilerliyor gibi. Yalnız ufak bir pürüz var. Birazcık müşkülpesent bir melek ile sefahat düşkünü bir iblis yaklaşan bu coşku dolu ânın gelişini hiç de iple çekmiyorlar. Ha unutmadan, birileri Deccal'i yanlış yere yönlendirmişe benziyor."

Ocak 09, 2013

Momo ~ Michael Ende


Yine bir Michael Ende, yine güzel satırlar yorumu. Maceraya bu kez küçük bir kız çocuğu ile dalıyoruz. Momo adındaki bu küçük kız çocuğu bir gün bir kente gelir. Ne kendisi ne ailesi hakkında bir bilgimiz yok. Kimsesiz, tek başına öylece kente gelen bu kız çocuğu önce kentte yaşayanların dikkatini çeker ve onu hemen benimserler. Kentin eski zamanlarından kalma amfitiyatorda Momo'ya yaşayabileceği küçük bir oda hazırlanır. Momo'yu kent sakinlerinin böyle kısa sürede benimsemesinin nedeni çok az insanın başarabildiği bir şeyin âlâsını yapabiliyor olmasıdır: Dinlemek. "Momo, karşısındakileri aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirecek şekilde dinlerdi."

Gel zaman git zaman Momo'nun bir şeyler anlatmak, dertlerini paylaşmak isteyip gelen bir sürü arkadaşı olur. Kentteki herkes mutlaka Momo'yu ziyaret eder, hattâ bu durum zamanla kent halkı içerisinde bir deyime bile dönüşür.


Momo kitabın başında tam olarak yüz iki yaşında olduğunu söylese de kitapta biz okuyuculara yansıtılan on iki on üç yaşındaki bir kız figürü. Momo'nun kente gelmeden önceki yaşamı o kadar havada ki, açıkçası kitabın sonunda bu "yüz iki"nin gerçeklik payı mı olacak diye beklemedim değil. Fakat böyle bir açıklama yapılmıyor. Kitap sadece Momo'nun kente gelmesinden sonrasını işlemiş.

Momo kentteki yetişkin herkesi çok seviyor olsa da onun bir yetişkin olmadığı anlaşılıyor. Yaşıtları olan çocuklar onun yanında oynanan oyunlarda öyle yaratıcı ve öyle istekli oluyorlar ki, bu da Momo'nun bir diğer özelliği: Hayalleri gerçekliğe yaklaştırmak.

Fakat...

Dilek Şurubu ~ Michael Ende


Bir yazar düşünün. Okuyucularına yeniden çocuk olmayı hatırlatabilen ve her yaştan insana hitap etmeyi başarabilen. Ben kendisini Bitmeyecek Öykü ile tanıdım, Dilek Şurubu'ndan önce de Momo geldi okuma sıramda. Michael Ende'den bahsediyorum! Sanırım onu bu sıra ile okumak hepimiz için en güzeli. Satırlarını tanıtmak da benim için bir zevk. Lafı fazla uzatmaya gerek yok; evet, Dilek Şurubu:

Kitabın baş karakterleri bir kedi ve bir karga. Yani, dünya üzerinde yapılan kötülükleri kontrol edip denetim altına almak isteyen Hayvanlar Yüksek Şurası tarafından görevlendirilmiş iki minik ajan. Kedi Fellahoğlu Fellah kötü büyücü İblis Şarlatan'ı, karga Yakup Sarsak ise Şarlatan'ın teyzesi Zalime Vampirsoy'u gözetim altında tutmak için görevlendirilmiş. Ancak Şarlatan Fellah'ın gözünü o kadar boyamış ki Fellah onun kötü biri olduğuna katiyen inanmıyor.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Hera Eheres. Blogger tarafından desteklenmektedir.