Ah. Bir kez daha burada olabilmek ne mutluluk. Bilgisayarımın bozukluğu ile geçen bunca günden sonra, başına oturup yazıyor olmak gerçek mi diye sorguluyorum. Çimdiklenmeye ihtiyacım var.
Kuzey Işıkları ve Keskin Bıçak'tan sonra Kehribar Dürbün yorumu hayli gecikti. Aslında söyleyecek çok da bir şeyim yok; zira okunan satırların üzerine zaman tozları serpildiğinde detaylar canlı kalamıyor. Yine de genel anlamda konudan bahsetmeden geçmek istemedim.
Kehribar Dürbün Karanlık Cevher Dizisi'nin üçüncü -ve son- kitabı. Fizikî hacmi açısından ilk iki kitaptan hayli tombul. Fakat 672 sayfa boyunca kitabı bırakmak aklıma hiç gelmemişti, bunu gayet iyi hatırlıyorum. Ben seriyi oldukça beğenerek okudum; Kehribar Dürbün ile ilgili hatırladığım, son kelimeleri de okuduktan sonra, "Bir kitap daha okundu böylece," düşüncesinin yanında, "Ama bitmeseydi keşke," diye hüzünlenmiş oluşum. Onca sayfa boyunca yaşantılarına ortak olduğunuz karakterlerin hayatından bir anda çıkarılmak bana hep kötü hissettirir.