Kraliçenin Pireleri'nin alıntılarıyla tanışmam seneler evveline dayanır. Daha o zamanlardan kalma bir edinme isteğim vardı; ancak bu tarz kitapları, bir romanmışçasına bir solukta okuyabilen biri olamadım. Emrah Serbes'in Hikâyem Paramparça'sında da böyle olmuştu: Siteden bildiğim afili parçaların biraraya gelmiş ve kitap olmuş hâli. Her parçayı birarada ve "bende" tutma isteğimden güzel gelmişti; ama bu tarz şeyleri tek nefeste okuyamıyorum.
En fazla üç-dört sayfa süren hepsi birbirinden bağımsız küçük, kısa hayat tecrübeleri diyelim, Kraliçenin Pireleri'nin temasına. Kitabın herhangi bir sayfasını açıp rastgele bir parçayı okumalısınız, benim önerim bu yönde en azından; elbet sizin keyfiniz bilir. Kitaba baştan başlayıp inatla, "Şimdi benim de içimi sızlatacak bir yer gelir," diye okuyunca ben sıkılıyorum. Ama zaman zaman sizin gibi başkalarının da ta derinden anlatmak istediği duyguları olduğunu görmeye ihtiyaç duyduğunuzda ya da kendinizi susturup biraz da başka şeylere sığınmak istediğinizde, "bir omzu çaydanlığa yaslar gibi," Kraliçenin Pireleri ideal kitap.
Size hitap edip etmediğini daha iyi anlayın diye bana en çok hitap eden en çok etkileyen bölümlerden alıntılar da yapayım; hem bana benzeyen kaç kişi olduğunuzu da anlamış olurum:
Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler. Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım.
Haydi bir tane daha gelsin:
"Ben nisan şaşkınlığında yitiriyorum öykünün geri kalan kısmını. Nasıl bitiyordu? İyiler nereye gittiler?"
Ve bir tane daha:
"Sorun şu ki Tanrı'm; gömleğim bir kavgada önden yırtıldı ve ben kimselere anlatamıyorum. Kimseler inanmıyor gözlerimdeki yaraların gerçek olduğuna."
0 Yorum:
Yorum Gönder